Nisa Suresi üzerinde çalışırken insan her ayet karşısında hayranlıktan ne yapacağını şaşırıyor. Hoş bu, Kur’an’ın tüm ayetlerinin özelliği ya!..
Şu ayet, kibir üzerinde düşünmeye sevk etti:
“Allah’a kul olun; O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyilik edin. En yakınlara, yetimlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunanlara da iyilik edin. Allah, büyükleneni ve övünüp duranı sevmez.” (Nisa 36)
Allah’a kulluk emri ile başlıyor ayet. Gerçi insan istemese de O’na kulluk eder. Midesi, damarları, hücreleri, burnu ve tüm uzuvları ile. Ancak istenen iradeli kulluk. Bu iradeli kulluktur bizi kainatın en özgür insanı yapan. Çünkü O’na hiçbir şeyi ortak etmemek, ondan başkasından medet ummamak, başkasının önünde eğilip bükülmemek, hür ve dimdik durabilmek demektir. Allah’a kul olmak budur. İslam budur.
Ardından iyiliğin ulaşması gereken nokta dile getiriliyor. Allah’a kulluğun insanı ulaştırdığı yer işte böyle bir yer; uzak komşuya bile, yolcuya bile iyilik. İyilikte sınır tanımayın diye emrediliyor adeta.
Ayetin son cümlesinden de anlaşılıyor ki iyilik yapmayanlar kendilerini öven, büyüklük taslayan kimselermiş. Kısacası kendini büyük görmek demek aslında kendinden başkasını görmemek demektir. Bu bize şu ayetleri hatırlatmaz mı?
“Meleklere: “Âdem’e secde edin” dediğimizde hemen secde ettiler; ama İblis öyle yapmadı; kendini büyük görerek direndi ve kâfirlerden oldu.” (Bakara 34)
“Allah dedi ki: “Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?” Dedi ki: “Ben ondan üstünüm; beni ateşten yarattın, onu da balçıktan yarattın.””
“Allah dedi ki: “Yıkıl oradan; orada büyüklük taslamaya hakkın yoktur. Çekil; sen alçağın tekisin.”” (Araf 12-13)
İşte ilk kibir, işte ilk ego ve işte ilk kafir! Kibir insanlığın en önemli hastalığı belki de. İblisin kibirlendiği konuya dikkat edersek ilk ırkçı olduğu da anlaşılıyor. Üstünlüğü kendi yaptığı bir şeyden dolayı bile değil. Allah’ın O’na verdiği bir özellikten kaynaklanıyor; yaratılışından gelen ham maddesinden.
Doğuda ya da batıda doğmak, şu veya bu aileden olmak, güzel ya da çirkin olmak, zengin ya da fakir aileden olmak vs.. Bunların hiçbiri kişinin elinde olan şeyler değildir. Ancak insanlar ömürlerini bunlarla övünmeye harcar dururlar. Oysa bu iblisin tabiatına sahip olmaktır. Bu özellikleri verenin Allah olduğunu bilmek yetmiyor. Zira işte iblis de biliyor:
“beni ateşten yarattın, onu da balçıktan yarattın” diyor. Ayrıca Yaratan’a inanması kafir olmasını da engellemiyor. O halde Allah’a inandığımızı iddia etmemiz, hatta bize sahip olduğumuz şartları hazırlayanın Allah olduğunu bilmemiz bile bizi kafirlikten korumuyor. Allah’ın bir tek emrine karşı gelmek ve bunda diretmek kafirlik için kafi.
Konuyu daha fazla genişletmeden Nisa Suresine dönelim ve büyüklük taslayanların özelliklerini öğrenelim:
“Allah’a kul olun; O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyilik edin. En yakınlara, yetimlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunanlara da iyilik edin. Allah, büyükleneni ve övünüp duranı sevmez.
Onlar hem cimrilik ederler, hem insanlara cimrilik tavsiyesinde bulunurlar, Allah’ın kendilerine yaptığı ikramı da gizlerler. Biz o nankörlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.
Onlar mallarını insanlara gösteriş için harcarlar, Allah’a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan kime arkadaş olursa onun arkadaşlığı pek kötü olur.” (Nisa 36-38)
Ayetler, bu portresi çizilen kişiyi şeytanın arkadaşı saydı. Bu da kurduğumuz bağlantıyı doğrulamıyor mu? Övünüp duran bu kişinin özelliklerine bakın:
1. Cimrilik: Sakat bir imanın göstergesi. Verenin Allah olduğunu söylemek buna iman etmek demek değildir. İman, güven demektir. Hayra harcamayan güvenmiyor demektir.
2. Cimrilik tavsiyesi: Her kötü davranışa bir ortak arama isteği. Ben öyleysem sen de öyle ol bilinç altı. Bu aynı zamanda davranışın doğru olmadığının bilindiğini de gösteriyor.
3. İyilik yapmamak için Allah’ın verdiğini gizlemek: Demek ki Allah malı gizlememiz için vermiyor. Bu yüzden zekat, fakirin bizim malımızdaki hakkıdır, bizim ihsanımız değil.
4. Harcamayı iyilik değil gösteriş için yapmak: Niyet iyilik yapmak değilse harcamak kayıp olur. Hayır için harcamak gerçek manada kazanmaktır.
5. Sonuç: Allah’a ve ahiret gününe inanmamak. Yani iman problemi. Yani kafirlik.
Bu ayetler biz müslümanlık iddiasında olanlara sesleniyor. Çünkü Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar böyle yapar demiyor ayet. Böyle yapanlar Allah’a ve Ahriret gününe inanmaz diyor. O halde iman, eyleme dönüşmüyorsa iddia olarak kalıyor demektir.
Müslümanlık, sizin iddianız olmaktan öteye gitmeli. Zira Allah’ı kandırmak imkansızdır. Allah nüfus kağıdımızın “din” bölümüne bakmayacaktır.
“Onlar Allah’a ve ahiret gününe inansalardı da Allah’ın verdiği rızıktan hayra harcasalardı bunun onlara ne yükü olurdu? Allah onların durumunu bilir.
Allah zerre kadar haksızlık yapmaz; bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından ona büyük bir karşılık verir.” (Nisa 39 – 40)
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.