س – ر – ق Se – Ra – Qa

سَرَقَ – يَسْرِقُ – سَرِقَة 

Hırsızlık yapmak, çalmak anlamındaki kelimeye sözlüklerde “kişinin alma hakkına sahip olmadığı bir şeyi gizlice alması, çalması” anlamı verilir.  Kur’an’da 7 ayette 9 kez geçer. Hırsız anlamındaki ism-i fâili سارق şeklinde olan kelimeyi Kur’an adi hırsızlıktan ayırarak belli şartları taşıyan nitelikli hırsızlık olarak tanımlamaktadır:

فَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ فِي رَحْلِ أَخِيهِ ثُمَّ أَذَّنَ مُؤَذِّنٌ أَيَّتُهَا الْعِيرُ إِنَّكُمْ لَسَارِقُونَ قَالُوا وَأَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ قَالُوا نَفْقِدُ صُوَاعَ الْمَلِكِ

(Yusuf) onların mallarını yüklettikten sonra su tasını öz kardeşinin yükü arasına koydu. Daha sonra bir tellâl yüksek sesle bağırdı: “Kervancılar! Siz hırsızsınız (لسارقون lesâriqûn).” Bunlar, onlara dönerek: “Neyi kaybettiniz?” diye sordular. “Kralın su tasını kaybettik” dediler… (Yusuf 12/70-72)

Kendilerine ait olmayan bir eşyayı gizlice almış olan kişilere ayette سارقون denmiştir. Ayetteki “مَاذَا تَفْقِدُونَ neyi kaybettiniz” ifadesi bir malın sahibinden gizlice alındığını göstermektedir. “صُوَاعَ الْمَلِكِ kralın su kabı”  ifadesi malın başkasının mülkiyeti altında ve korunan bir mal olmasının yanısıra belli bir ekonomik değere sahip olduğunu da belirtmektedir. Surenin 76. ayetinde bir suça سرقة türünden bir hırsızlık denilebilmesi için taşıması gereken özelliklere bir yenisinin eklendiğini görülmektedir:

فَبَدَأَ بِأَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَاءِ أَخِيهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَاءِ أَخِيهِ

Yusuf, öz kardeşinin yükünden önce ötekilerinin yüklerinde arama yapmaya başladı. Sonra tası öz kardeşinin yükünden çıkardı… (Yusuf 12/76)

Kralın su kabının Yusuf’un (a.s.) öz kardeşinin yükünden çıkmış olması, eyleme konu olan malın bulunduğu yerden izinsiz ve gizlice alınarak başka bir yere nakledildiğini gösterir. Bu da سرقة suçunda bulunması gereken özelliklerden biri olarak anlaşılmalıdır. Özet olarak yukarıdaki ayetlere göre bir suçun سرقة olarak değerlendirilmesi için şu şartları taşıması gerekir: “Koruma altında olan başkasının mülkiyetindeki belli bir ekonomik değer taşıyan bir malın, sahibinin izni olmaksızın gizlice bulunduğu yerden alınması ve başka bir yere intikal ettirilmesi.”

Malın korunuyor olması, suçun gizli yapılıyor olması, malın ekonomik bir değer taşıması, سرقة türündeki hırsızlığın mülkiyet hakkına yönelik bir saldırı olduğunu ortaya koymaktadır. Malın bir başka yere nakledilmiş olması da suçun tasarıdan tatbikata dönüştüğünün göstergesidir. Kelimenin mecaz olarak kullanıldığı ayette bile çalınan şeyin korunuyor, çalanın da eylemi gizlice yapıyor olduğu görülebilmektedir:

وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ  إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُّبِينٌ

Göğü, taşlanmış şeytanların hepsinden koruduk. Ancak kulak hırsızlığı (اسْتَرَقَ السَّمْعَ) yapan olabilir, onu da hemen parlak bir ateş parçası takip eder. (Hicr 15/17-18)

Kur’an’da سرقة  suçunu işlediği tesbit edilmiş kişilerin cezası şu ayette dile getirilir:

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُوا أَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِّنَ اللَّـهِ ۗ وَاللَّـهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Erkek hırsız ile kadın hırsızın ellerini işlediklerine karşılık bir ceza olarak kesin ki Allah tarafından bir caydırma olsun. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır. (Mâide 5/38)

Bu suçun mülkiyet hakkının ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunu ayetteki جَزَاءً بِمَا كَسَبَا “işlediklerine karşılık bir ceza olarak” ifadesinde de görmek mümkündür. Bir kişiye سارق denilebilmesi için suçun sabit olması yani bir araştırma ve yargılamanın yapılmış olması gerekir. Nitekim Yusuf Suresi 71. ayette bir iddia olarak ortaya atılan سرقة suçunun gerçekleştiğinin tespiti için de bir araştırma yapıldığı, suç sabit olunca cezanın tahakkuk ettiği 76. ayette görülmektedir:

فَبَدَأَ بِأَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَاءِ أَخِيهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَاءِ أَخِيهِ

Yusuf, öz kardeşinin yükünden önce ötekilerinin yüklerinde arama yapmaya başladı. Sonra tası öz kardeşinin yükünden çıkardı… (Yusuf 12/76)

Mâide Suresi 38. ayette سارق ve سارقة şeklinde isimlendirilmeleri, bu kişilerin yakalanmış, yargılanmış ve suçun yukarıda tarif edilen tüm özelliklerini barındırdıkları tespit edildiği için suçlu bulunmuş olduklarını gösterir. Ayet سرقة fiilinin tüm şartlarını barındıran türden bir سارق olarak hüküm giymiş kişilere hangi cezanın verileceğini bildirmektedir. 

İşlenen suçta yukarıda sayılan şartların tamamının bulunmaması suçu سرقة seviyesine ulaştırmayacağından el kesme cezası da uygulanmaz. Diğer bir deyişle, bu şartlardan birini dahi barındırmayan bir hırsızlık suçu سرقة olarak adlandırılamayacağı için bu suçu işleyene سارق denmez ve Mâide 38. ayetin kapsamının dışında kalır. Bu türden سرقة seviyesine yükselmemiş hırsızlık suçlarına kapkaç, dolandırıcılık, yağma, gasp, zimmet v.b. suçlar örnek gösterilebilir. Bunlarda suç başkasının mülkiyet hakkını ortadan kaldırıcı bir eylem değil, belli bir mala yöneliktir, dolayısıyla başka kelimelerle isimlendirilirler. Lisân’ul-Arab’da السارق kelimesinin anlamı verilirken konu şöyle dile getirilir:

السَّارِقُ عِنْدَ الْعَرَبِ مَنْ جَاءَ مُسْتَتِراً إِلَى حِرْزٍ فَأَخَذَ مِنْهُ مَا لَيْسَ لَهُ، فَإِنْ أَخَذَ مِنْ ظَاهِرٍ فَهُوَ مُخْتَلِس ومُسْتَلِب ومُنْتَهِب ومُحْتَرِس، فَإِنْ مَنَعَ مِمَّا فِي يَدَيْهِ فَهُوَ غَاصِبٌ

“Araplarda سارق korunaklı bir yere gizlice gelip kendine ait olmayan bir şeyi alan kişiye denir. Bunu gizli değil de açıktan yaparsa, o zaman ona مختلس kapkaççı, مستلب gaspçı, منتهب yağmacı gibi isimler verilir. Kişiyi elindeki malından engellerse o غاسب gâsıptır.” 

Suç ve Ceza Uygunluğu isimli çalışmasında سرقة suçunu Yusuf Suresi’nin ayetlerinden hareketle tarif eden Dr. Suat Erdoğan bu konuyu şöyle açıklığa kavuşturmaktadır:

“… Nitekim suça konu olan malın belli bir limitin altında kalması, dayanıklı olmayan, kısa sürede bozulan türden olması, mülkiyet hakkı ihlali konusunda şüphe uyandırır. Başka bir deyişle bu nitelikteki mallarla mülkiyetin varlığından söz edilemez. Konuyu örnek üzerinden açıklamak gerekirse, kapkaç (ihtilas), emniyeti suistimal, zimmet, dolandırıcılık, yağma (nühbe) v.b. suçlarda hırsızlık (seriqa) suçunun oluşması için gerekli şartların tam olarak bulunmaması dolayısıyla, fiil suça konu olan mal varlığına yönelik bir ihlal seviyesinde kalmakta, mülkiyet hakkını ihlal seviyesine ulaşamamaktadır. Bu tür suçlarda failin hedefi doğrudan mala yöneliktir. Tüm şartların bulunduğu hırsızlık (seriqa) suçunda ise fail çoğu zaman belli bir malı hedef almaz, dolayısıyla bu durumda fiil mala yönelik saldırının ötesinde, başkasının mülkiyet ve tasarruf hakkını yok etmektedir. Bu yapının kapkaç, yağma, gasp, zimmet v.b. suçlarındaki ihlalin ötesinde bir hak ihlaline sebebiyet verdiği açıktır.”

İşlenen suç, سرقة kapsamına girmesi için tüm şartları bünyesinde barındırıyorsa suça konu olan malın değerinin bir önemi yoktur, zira suçun سرقة olabilmesi için zaten malın belli bir değer taşıması gerekir. Bu durumda suçun cezası el kesme olarak uygulanır. Tersine, bu şartlardan herhangi birini taşımayan bir hırsızlık ne kadar büyük miktarda mal için yapılırsa yapılsın سرقة olamayacağı için failleri de سارق olmayacaklar ve el kesme cezası uygulanmayacaktır.

Erdem Uygan


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Etiketler: